Zeytin Kuşu
İlk romanı Işık Ülkesinden ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanan Zeynep Göğüş, Zeytin Kuşu'nda
destansı bir direniş hikayesi anlatıyor. Hem kentte
hem köyde toplumsal hafızayı yok etmeye yönelik bir dönüşüme karşı çıkanların topyekun mücadelesi, zeytin ağacında simgeleşiyor.
Zeytin Kuşu'nda, şehirlerde rant elde etmek için yapılan kentsel dönüşüm ile köylerde mermer ocağı açmak için yapılan ağaç kıyımı beklenmedik bir isyanı ateşler. Geçmişlerini ve geleceklerini korumak isteyenler haklarına sahip çıkacak, meydanlarda bir araya gelecek; köy ve kent birbirine omuz verecektir. Kendilerini ister istemez öncü olarak bulan Zeta ve Bulut hem dış hem de iç dünyalarında yaşadıkları değişimlerin üstesinden gelebilecekler midir?
Zeytin ağacını kökünden sökmek barbarlık değilse neydi? Yansa da kesilse de köklerinden yeniden doğardı yedi canlı ağaç; sürgün verirdi; ne ok ne de kılıç işlerdi ona. Mücadele nedir bilirdi bu ağaçlar, yaşlı gövdelerinin yayvan kökleri derin kuytularda el ele vermişti, hem de yüzlerce yıl boyunca. Fakat şimdi her biri, ölümlü tek noktası olan topuğundan vurulmuş birer Aşil'di. Bu sabah faka basmışlardı, ama rant sırtlanlarına pabuç bırakmayacaklardı.
Bu güzelliğin içinde, köklerden kaçış yoktu!
(Tanıtım Bülteninden)
İlk romanı Işık Ülkesinden ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanan Zeynep Göğüş, Zeytin Kuşu'nda
destansı bir direniş hikayesi anlatıyor. Hem kentte
hem köyde toplumsal hafızayı yok etmeye yönelik bir dönüşüme karşı çıkanların topyekun mücadelesi, zeytin ağacında simgeleşiyor.
Zeytin Kuşu'nda, şehirlerde rant elde etmek için yapılan kentsel dönüşüm ile köylerde mermer ocağı açmak için yapılan ağaç kıyımı beklenmedik bir isyanı ateşler. Geçmişlerini ve geleceklerini korumak isteyenler haklarına sahip çıkacak, meydanlarda bir araya gelecek; köy ve kent birbirine omuz verecektir. Kendilerini ister istemez öncü olarak bulan Zeta ve Bulut hem dış hem de iç dünyalarında yaşadıkları değişimlerin üstesinden gelebilecekler midir?
Zeytin ağacını kökünden sökmek barbarlık değilse neydi? Yansa da kesilse de köklerinden yeniden doğardı yedi canlı ağaç; sürgün verirdi; ne ok ne de kılıç işlerdi ona. Mücadele nedir bilirdi bu ağaçlar, yaşlı gövdelerinin yayvan kökleri derin kuytularda el ele vermişti, hem de yüzlerce yıl boyunca. Fakat şimdi her biri, ölümlü tek noktası olan topuğundan vurulmuş birer Aşil'di. Bu sabah faka basmışlardı, ama rant sırtlanlarına pabuç bırakmayacaklardı.
Bu güzelliğin içinde, köklerden kaçış yoktu!
(Tanıtım Bülteninden)