Küçük Vadi
Bir bahar mevsimiydi, bulutlar küçük vadiyi boydan boya kaplamıştı. Bir süre sonra küçük vadiyi terk eden bulutlar yükselerek gözden kayboluyordu ve ardından güneş küçük vadiyi yeniden aydınlatıyordu.
Bahar, fırtınalı günleri bağrından taşırıyordu. Bu fırtınaların içinde, çok uzak diyarlardan devrimin ayak sesleri geliyordu. En güzel düşünceleriyle, çocukların gülüşleri ve bütün renkleri toplayıp, bir aksam üstü çıka gelmişti o sesler. Dünya çocuklarının gülüşleri verenkleri küçük vadinin derinliğine sığmıyor, gökyüzü̈ maviliğine doğruyükseliyordu.
Uğradıkları her yerde sırt çantalarındaki kitapları çıkarır, okur veanlatırlardı. Günbegün çoğalıyorlardı, elden ele her tarafa ulaştılar.Okuyup anlattılar, birdiler on oldular ve yüzlere vardılar. Kır çiçeklerigibi birer birer çoğaldılar. Kökleri, toprağın derinliklerinden can bularak büyüdü. Sağlam bir gövdede dalları yaşam verdi.Sonbaharda toprağa hep bir tohum düşerdi, bahar gelene kadartoprak onu gizlerdi.
İlkbaharda nasıl ki kırlar çiçekler dolar, düşünce de her tarafa aydınlıklar saçalar.
Onlar fırtınalı günlerin içinden çıkıp geldiler. İşte o devrimin ayaksesleriydi.
O akşam orada misafir olarak kaldılar. Sabah günesin zirvedenyükselişi ve ışıldayan berraklığıyla herkes uyanmıştı. Kalkıp hazırlanarak ev halkıyla vedalaştıktan sonra, aydınlık yolda yürüyüşlerine devam ettiler ve küçük vadiye uzanan sığ ormanların içerisinden geçerek gözden kaybolup gittiler.
(Tanıtım Bülteninden)
Bir bahar mevsimiydi, bulutlar küçük vadiyi boydan boya kaplamıştı. Bir süre sonra küçük vadiyi terk eden bulutlar yükselerek gözden kayboluyordu ve ardından güneş küçük vadiyi yeniden aydınlatıyordu.
Bahar, fırtınalı günleri bağrından taşırıyordu. Bu fırtınaların içinde, çok uzak diyarlardan devrimin ayak sesleri geliyordu. En güzel düşünceleriyle, çocukların gülüşleri ve bütün renkleri toplayıp, bir aksam üstü çıka gelmişti o sesler. Dünya çocuklarının gülüşleri verenkleri küçük vadinin derinliğine sığmıyor, gökyüzü̈ maviliğine doğruyükseliyordu.
Uğradıkları her yerde sırt çantalarındaki kitapları çıkarır, okur veanlatırlardı. Günbegün çoğalıyorlardı, elden ele her tarafa ulaştılar.Okuyup anlattılar, birdiler on oldular ve yüzlere vardılar. Kır çiçeklerigibi birer birer çoğaldılar. Kökleri, toprağın derinliklerinden can bularak büyüdü. Sağlam bir gövdede dalları yaşam verdi.Sonbaharda toprağa hep bir tohum düşerdi, bahar gelene kadartoprak onu gizlerdi.
İlkbaharda nasıl ki kırlar çiçekler dolar, düşünce de her tarafa aydınlıklar saçalar.
Onlar fırtınalı günlerin içinden çıkıp geldiler. İşte o devrimin ayaksesleriydi.
O akşam orada misafir olarak kaldılar. Sabah günesin zirvedenyükselişi ve ışıldayan berraklığıyla herkes uyanmıştı. Kalkıp hazırlanarak ev halkıyla vedalaştıktan sonra, aydınlık yolda yürüyüşlerine devam ettiler ve küçük vadiye uzanan sığ ormanların içerisinden geçerek gözden kaybolup gittiler.
(Tanıtım Bülteninden)