Bazen Deli Olmak Lazım Vedat Ali Kızıltepe

Bazen Deli Olmak Lazım

“Gıtlık vardı o zamanlar oğul. En büyük zenginlik zahra idi.Zahranı tuttun mu tamamdı.”“Zahra ne ana?” diye sordum.“Kış girmeden bir seklem un, bir seklem bulgur, bir seklem tarhana, iki çelik mercimek, bir çelik yağ, iki çelik...
Stokta var
Kargo Ücreti: 75,00 TL
indirimli
78,32TL
Taksitli fiyat: 9 x 10,27TL
Havale/EFT ile: 76,75TL
9786056912542
965762
Bazen Deli Olmak Lazım
Bazen Deli Olmak Lazım
78.32

“Gıtlık vardı o zamanlar oğul.
En büyük zenginlik zahra idi.
Zahranı tuttun mu tamamdı.”
“Zahra ne ana?” diye sordum.

“Kış girmeden bir seklem un, bir seklem bulgur, bir seklem tarhana, iki çelik mercimek, bir çelik yağ, iki çelik soğan, patatesin oldu mu sen köyün en zenginlerindendin oğlum. Gelen misafirler senin zahrana bakardı. Zenginliğin ya da fakirliğin tuttuğun zahra ile ölçülürdü. Emine teyzen çok çelimsizdi o vakitler. Köylüler onun bir kış çıkaracağını sanmazdı. Bacı bildik birbirimizi, birbirimize sığındık hep. Ortada bir tabak yoğurt, yanında da tandırdan yeni çıkmış kömbe oldu mu, ne büyük ziyafetti bizim için.”

Arındırdık kalemi peşin hükümlü öğretilerden ve iki ile ikinin neden dört ettiğini sorguladık. Hatta iki kere ikinin her zaman dört etmediğini anlamaya çalıştık. Görünmeyeni görmeye, söylenmeyeni söylememeye gayret gösterdik. Niyetimiz farklı düşünülsün, hayata biraz da öteki görüngeden bakılsın idi. Bunu başardık diye düşünüyorum, tabi ki okuduktan sonra son söz sizin!

Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9786056912542
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
159
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2019-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategoriler:

“Gıtlık vardı o zamanlar oğul.
En büyük zenginlik zahra idi.
Zahranı tuttun mu tamamdı.”
“Zahra ne ana?” diye sordum.

“Kış girmeden bir seklem un, bir seklem bulgur, bir seklem tarhana, iki çelik mercimek, bir çelik yağ, iki çelik soğan, patatesin oldu mu sen köyün en zenginlerindendin oğlum. Gelen misafirler senin zahrana bakardı. Zenginliğin ya da fakirliğin tuttuğun zahra ile ölçülürdü. Emine teyzen çok çelimsizdi o vakitler. Köylüler onun bir kış çıkaracağını sanmazdı. Bacı bildik birbirimizi, birbirimize sığındık hep. Ortada bir tabak yoğurt, yanında da tandırdan yeni çıkmış kömbe oldu mu, ne büyük ziyafetti bizim için.”

Arındırdık kalemi peşin hükümlü öğretilerden ve iki ile ikinin neden dört ettiğini sorguladık. Hatta iki kere ikinin her zaman dört etmediğini anlamaya çalıştık. Görünmeyeni görmeye, söylenmeyeni söylememeye gayret gösterdik. Niyetimiz farklı düşünülsün, hayata biraz da öteki görüngeden bakılsın idi. Bunu başardık diye düşünüyorum, tabi ki okuduktan sonra son söz sizin!

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat