Küçük Şeyler ve Diğer Hikayeler - Kırmızı Kedi Klasikler
Samipaşazade Sezai'nin 1892/1893'te yayımladığı Küçük Şeyler, modern anlamda kısa hikâye türünün edebiyatımızdaki ilk örneğidir. Halid Ziya, ünlü hatıratı Kırk Yıl'da Küçük Şeyler'in kendisini adeta çıldırttığını, zevk ve neşe verdiğini ve onun açtığı yeni ufkun memleketin nesir sanat semasında vaatlerle dolu bir maşrık gibi parladığını belirtir. Gerçekten de Küçük Şeyler, edebiyatımızın alışkın olmadığı yepyeni şeyleri realist bir tutumla dile getiren sekiz hikâyeden oluşmaktadır. Sağlam kurgu ve teknikleriyle dikkat çeken hikâyelerin diğer önemli yönü, yazarın gerçekçi bir bakış açısıyla bireylerin ruh dünyalarını derinlemesine tahlil etmesidir. Elinizdeki bu baskıda, Küçük Şeyler'deki metinlerin yanı sıra yazarın dergi sayfalarında kalan ve sağlığında kitaplaştırmadığı hikâyelerini de bir araya getirdik. “Gece yarısı verdiği bir karar-ı kati üzerine sabahleyin erken kalkarak kendisine ait ne kadar eşyası varsa bir sandığa vaz ile aşağıki taşlığa indirdi. Arkasına paltosunu, başına şapkasını giyerek iplerle bağladığı sandığın üstünde oturmuştu. İşte o zaman, ‘Ya ben, ya kediler?' sualini irad etmiş ve ‘kediler' cevab-ı meyusanesini almıştı.”
(Tanıtım Bülteninden)
Samipaşazade Sezai'nin 1892/1893'te yayımladığı Küçük Şeyler, modern anlamda kısa hikâye türünün edebiyatımızdaki ilk örneğidir. Halid Ziya, ünlü hatıratı Kırk Yıl'da Küçük Şeyler'in kendisini adeta çıldırttığını, zevk ve neşe verdiğini ve onun açtığı yeni ufkun memleketin nesir sanat semasında vaatlerle dolu bir maşrık gibi parladığını belirtir. Gerçekten de Küçük Şeyler, edebiyatımızın alışkın olmadığı yepyeni şeyleri realist bir tutumla dile getiren sekiz hikâyeden oluşmaktadır. Sağlam kurgu ve teknikleriyle dikkat çeken hikâyelerin diğer önemli yönü, yazarın gerçekçi bir bakış açısıyla bireylerin ruh dünyalarını derinlemesine tahlil etmesidir. Elinizdeki bu baskıda, Küçük Şeyler'deki metinlerin yanı sıra yazarın dergi sayfalarında kalan ve sağlığında kitaplaştırmadığı hikâyelerini de bir araya getirdik. “Gece yarısı verdiği bir karar-ı kati üzerine sabahleyin erken kalkarak kendisine ait ne kadar eşyası varsa bir sandığa vaz ile aşağıki taşlığa indirdi. Arkasına paltosunu, başına şapkasını giyerek iplerle bağladığı sandığın üstünde oturmuştu. İşte o zaman, ‘Ya ben, ya kediler?' sualini irad etmiş ve ‘kediler' cevab-ı meyusanesini almıştı.”
(Tanıtım Bülteninden)