Bir Şeftali Bin Şeftali
Küçük, tozlu bir köyün kenarında kocaman bir bağ varmış. Bu bağ çok bakımlıymış veiçinde çeşit çeşit meyve ağaçları bulunuyormuş.
Bağ o kadar büyükmüş ve içinde o kadar çok ağaç varmış ki, bir ucundan bakıldığında öteki ucu görünmüyormuş, dürbünle bakılsa bile görmek olanaksızmış. Bu bağda yan yana iki şeftali ağacı varmış, biri ötekinden daha genç ve daha ufakmış. Büyük ağaç her yıl güzel, iri, pembe şeftaliler verirmiş. Bu meyveler öyle güzelmişler ki insan yemeye kıyamazmış onları. Öbür, küçük ağaçta her yıl bin tane çiçek açarmış ama bir tek şeftali bile yetişmezmiş. Talihsiz bir ağaçmış bu, ya çiçekleri dökülürmüş, ya da şeftaliler daha hamken kuruyup dallardan yere düşermiş. Bahçıvan küçük ağacında meyve vermesi için elinden geleni yapmış ama değişen bir şey olmamış.
Sonra bir gün...
(Tanıtım Bülteninden)
Küçük, tozlu bir köyün kenarında kocaman bir bağ varmış. Bu bağ çok bakımlıymış veiçinde çeşit çeşit meyve ağaçları bulunuyormuş.
Bağ o kadar büyükmüş ve içinde o kadar çok ağaç varmış ki, bir ucundan bakıldığında öteki ucu görünmüyormuş, dürbünle bakılsa bile görmek olanaksızmış. Bu bağda yan yana iki şeftali ağacı varmış, biri ötekinden daha genç ve daha ufakmış. Büyük ağaç her yıl güzel, iri, pembe şeftaliler verirmiş. Bu meyveler öyle güzelmişler ki insan yemeye kıyamazmış onları. Öbür, küçük ağaçta her yıl bin tane çiçek açarmış ama bir tek şeftali bile yetişmezmiş. Talihsiz bir ağaçmış bu, ya çiçekleri dökülürmüş, ya da şeftaliler daha hamken kuruyup dallardan yere düşermiş. Bahçıvan küçük ağacında meyve vermesi için elinden geleni yapmış ama değişen bir şey olmamış.
Sonra bir gün...
(Tanıtım Bülteninden)