Eski Rejim'de Yeraltı Edebiyatı
Bu kitap on sekizinci yüzyılda dağılan bir dünyanın parçalarını bir araya getiriyor. Devrim öncesi Fransa'da yasadışı edebiyatın üretimi ve yayılmasıyla hayat bulan bir dünyadan, yeraltı dünyasından söz ediyoruz. O günlerde işin içindekiler hariç kimsenin görmediği bir yerdi ve şimdiye kadar öyle büyük bir tarihin altına gömüldü ki, ne kadar kazılırsa kazılsın gün yüzüne çıkarılması imkânsızmış gibi görünebilir. O halde, tüm bu parçaları bir araya getirmeye kalkışmanın anlamı ne? Cevaben ilk olarak tarihçinin en önemli görevlerinden birinin, eski dünyaların yeniden inşası olduğunu söyleyebilirim. Tarihçinin bu işi üstlenmesinin sebebi, arşivleri eşeleyip eski belgeleri elemeye yönelik tuhaf bir dürtü değil, ölülerle konuşmak istemesidir. Belgelere sorular sorup yanıtlarını dinleyerek ölü ruhlara ses verebilir ve yaşadıkları toplumlar hakkında bir fikre varabilir. Kaybettiğimiz dünyalarla bütün iletişimimizi koparmış olsaydık iki boyutlu, zamanla kısıtlanmış bir şimdide yaşamaya mahkûm kalırdık; kendi dünyamız da yavan olurdu. Tarihçiler ve edebiyat kuramcıları on sekizinci yüzyılın büyük kitaplarını tekrar tekrar okudukça Aydınlanma'yı Batı medeniyeti içinde ayrı bir aşama olarak tasvir eder oldular. Onların emeklerinin kıymetini tartışmadan, yeni bir sorular kümesiyle karşılaşmak için kitapların ötesine geçmenin ne denli önemli olduğuna vurgu yapmak istiyorum: Edebiyat Cumhuriyeti'nde (République des Lettres) yazarlar kariyerlerini nasıl inşa ediyordu? Ekonomik ve sosyal durumları yazdıkları üzerinde ne denli etkiliydi? Yayıncılar ve kitap satıcıları nasıl iş yapıyorlardı? İş yapma biçimleri, müşterilerine ulaşan edebî ürünlerin fiyatını nasıl etkiliyordu? O edebiyat neydi? Okurları kimlerdi? Nasıl okuyorlardı? Bu sorular tarihin hemen her dönemi için sorulabilir ancak Eski Rejim'i anlamak için özel bir öneme sahipler. On sekizinci yüzyıl boyunca Fransa'da genel bir okur kitlesi ortaya çıktı; kamuoyu güç kazandı ve ideolojik memnuniyetsizlik, modern çağın ilk büyük devrimini yaratmak üzere başka akımlarla birleşerek vücuda geldi. Kitaplar bu mayaya çok büyük katkı verdiler, ancak verdikleri katkıyı değerlendirmek için sırf metinleri değerlendirmek yeterli değil. Birçok metnin şekillendiği Grub Sokağı'yla başlayıp basımevlerinden ve kaçakçılık rotalarından geçerek, edebiyatın muazzam yeraltı dünyasındaki merdiven altı işlere ve gizli kapaklı operasyonlara uzanmak ve kitapların arkasındaki dünya hakkında daha fazlasını öğrenmek gerekiyor. Bu kitap söz konusu topraklar için sadece hazırlık niteliğinde bir keşif rehberliği yapıyor, ama bugün kaybettiğimiz bir dünyanın kapılarını açmaya ve geçmişte yok olup gitmiş bazı yaşamları görmemize yardımcı olmaya yeteceğini düşünüyorum.
(Tanıtım Bülteninden)
Bu kitap on sekizinci yüzyılda dağılan bir dünyanın parçalarını bir araya getiriyor. Devrim öncesi Fransa'da yasadışı edebiyatın üretimi ve yayılmasıyla hayat bulan bir dünyadan, yeraltı dünyasından söz ediyoruz. O günlerde işin içindekiler hariç kimsenin görmediği bir yerdi ve şimdiye kadar öyle büyük bir tarihin altına gömüldü ki, ne kadar kazılırsa kazılsın gün yüzüne çıkarılması imkânsızmış gibi görünebilir. O halde, tüm bu parçaları bir araya getirmeye kalkışmanın anlamı ne? Cevaben ilk olarak tarihçinin en önemli görevlerinden birinin, eski dünyaların yeniden inşası olduğunu söyleyebilirim. Tarihçinin bu işi üstlenmesinin sebebi, arşivleri eşeleyip eski belgeleri elemeye yönelik tuhaf bir dürtü değil, ölülerle konuşmak istemesidir. Belgelere sorular sorup yanıtlarını dinleyerek ölü ruhlara ses verebilir ve yaşadıkları toplumlar hakkında bir fikre varabilir. Kaybettiğimiz dünyalarla bütün iletişimimizi koparmış olsaydık iki boyutlu, zamanla kısıtlanmış bir şimdide yaşamaya mahkûm kalırdık; kendi dünyamız da yavan olurdu. Tarihçiler ve edebiyat kuramcıları on sekizinci yüzyılın büyük kitaplarını tekrar tekrar okudukça Aydınlanma'yı Batı medeniyeti içinde ayrı bir aşama olarak tasvir eder oldular. Onların emeklerinin kıymetini tartışmadan, yeni bir sorular kümesiyle karşılaşmak için kitapların ötesine geçmenin ne denli önemli olduğuna vurgu yapmak istiyorum: Edebiyat Cumhuriyeti'nde (République des Lettres) yazarlar kariyerlerini nasıl inşa ediyordu? Ekonomik ve sosyal durumları yazdıkları üzerinde ne denli etkiliydi? Yayıncılar ve kitap satıcıları nasıl iş yapıyorlardı? İş yapma biçimleri, müşterilerine ulaşan edebî ürünlerin fiyatını nasıl etkiliyordu? O edebiyat neydi? Okurları kimlerdi? Nasıl okuyorlardı? Bu sorular tarihin hemen her dönemi için sorulabilir ancak Eski Rejim'i anlamak için özel bir öneme sahipler. On sekizinci yüzyıl boyunca Fransa'da genel bir okur kitlesi ortaya çıktı; kamuoyu güç kazandı ve ideolojik memnuniyetsizlik, modern çağın ilk büyük devrimini yaratmak üzere başka akımlarla birleşerek vücuda geldi. Kitaplar bu mayaya çok büyük katkı verdiler, ancak verdikleri katkıyı değerlendirmek için sırf metinleri değerlendirmek yeterli değil. Birçok metnin şekillendiği Grub Sokağı'yla başlayıp basımevlerinden ve kaçakçılık rotalarından geçerek, edebiyatın muazzam yeraltı dünyasındaki merdiven altı işlere ve gizli kapaklı operasyonlara uzanmak ve kitapların arkasındaki dünya hakkında daha fazlasını öğrenmek gerekiyor. Bu kitap söz konusu topraklar için sadece hazırlık niteliğinde bir keşif rehberliği yapıyor, ama bugün kaybettiğimiz bir dünyanın kapılarını açmaya ve geçmişte yok olup gitmiş bazı yaşamları görmemize yardımcı olmaya yeteceğini düşünüyorum.
(Tanıtım Bülteninden)