Hodgam Efendi ve O Recep Boz

Hodgam Efendi ve O

Gündüzlerin koşturmaya zerk edilmiş saat zembereğinde bir Mevlevi gi-bi dönen insanlara, zaman kaygısından yoksun olan her şey hayretle bakmalıydı. Fakat burada o meşhur düalite körleşiyor, zıtlık denen kendine kaim burada işlemiyordu....
Stokta var
Kargo Ücreti: 45,00 TL
indirimli
99,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 12,60TL
9786256617605
1282861
Hodgam Efendi ve O
Hodgam Efendi ve O
99.00

Gündüzlerin koşturmaya zerk edilmiş saat zembereğinde bir Mevlevi gi-bi dönen insanlara, zaman kaygısından yoksun olan her şey hayretle bakmalıydı. Fakat burada o meşhur düalite körleşiyor, zıtlık denen kendine kaim burada işlemiyordu. Zaman kimse için gereksiz değildi çünkü. Akış denen fenomen görünmese bile herkes bunu tüm kılcal damarlarıyla ve tüm duyu organlarıyla görüyor, işitiyor ve daha onlarca şey ile farkına varıyordu. Fakat bir kesimi ise bu akış fenomeninin sadece karanlığını ve aydınlığını idrak edebiliyordu. Bazıları ise daha ileri gidip yıldızların güneşten daha farklı olduğunun ayırdına varabiliyor, bir kesimi ise okunan ezanları dinleyip o akan şeyin ne olduğunu, neye benzediğini biraz olsun anlamlandırabiliyorlardı. İşte o an insanoğlu ölüme koşarcasına giderken, bir acının içinde bir yerde coşarcasına kanatlandığını hissediyor ve asıl gerçek olanın ölüm değil de “zaman” olduğunu anlıyordu. Bu zaman ise yek-nesaklığın getirdiği bir alışılmışlık varsayımıydı. Alışmış da kudurmuştan beterdi. Ve alışan için gündüzler gözlerin gördüğü kadar kötü, geceler karanlığın öngördüğü kadar vesveseliydi.



(Tanıtım Bülteninden)


Kitabın Özellikleri
Hamur Tipi:
2. Hamur
Stok Kodu:
9786256617605
Boyut:
13,5 x 19,5
Sayfa Sayısı:
104
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
İnce Kapak
Dili:
Türkçe

Gündüzlerin koşturmaya zerk edilmiş saat zembereğinde bir Mevlevi gi-bi dönen insanlara, zaman kaygısından yoksun olan her şey hayretle bakmalıydı. Fakat burada o meşhur düalite körleşiyor, zıtlık denen kendine kaim burada işlemiyordu. Zaman kimse için gereksiz değildi çünkü. Akış denen fenomen görünmese bile herkes bunu tüm kılcal damarlarıyla ve tüm duyu organlarıyla görüyor, işitiyor ve daha onlarca şey ile farkına varıyordu. Fakat bir kesimi ise bu akış fenomeninin sadece karanlığını ve aydınlığını idrak edebiliyordu. Bazıları ise daha ileri gidip yıldızların güneşten daha farklı olduğunun ayırdına varabiliyor, bir kesimi ise okunan ezanları dinleyip o akan şeyin ne olduğunu, neye benzediğini biraz olsun anlamlandırabiliyorlardı. İşte o an insanoğlu ölüme koşarcasına giderken, bir acının içinde bir yerde coşarcasına kanatlandığını hissediyor ve asıl gerçek olanın ölüm değil de “zaman” olduğunu anlıyordu. Bu zaman ise yek-nesaklığın getirdiği bir alışılmışlık varsayımıydı. Alışmış da kudurmuştan beterdi. Ve alışan için gündüzler gözlerin gördüğü kadar kötü, geceler karanlığın öngördüğü kadar vesveseliydi.



(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat