Gelenler Nilgün Çelik

Gelenler

“Bugün yokluğunun gürültüsünü, kentin sessiz ölümüne eş tutuyorum. Bir kent böyle ölebilir hiçlikle.Anılar, kırık aynadaki siluetin gibi kesik kesik, eksik, üzgün ve gölge gibi peşimde. Gölgeleri yok etmek için güneşi...
Stokta var
Kargo Ücreti: 75,00 TL
indirimli
61,60TL
Taksitli fiyat: 9 x 8,08TL
Havale/EFT ile: 60,37TL
9786056933585
1047620
Gelenler
Gelenler
61.60

“Bugün yokluğunun gürültüsünü, kentin sessiz ölümüne eş tutuyorum. Bir kent böyle ölebilir hiçlikle.

Anılar, kırık aynadaki siluetin gibi kesik kesik, eksik, üzgün ve gölge gibi peşimde. Gölgeleri yok etmek için güneşi doğurmalıyım, biliyorum…”

Nilgün Çelik’in öyküleri hayatın sokaklarında dolanan bir rüzgâra benziyor.

Geçtiği her sokakta etrafa iyice bakıyor.

Her balkon demiriyle, her pencere ışığıyla, her sessiz çığlıkla durup soluklanıyor ve sırtına yüklediği acıları önce yazı masasına döküyor, ardından naif öykülere dönüştürüyor.

Bu hâliyle Çelik’in öyküleri hayattan intikam almaya çalışıyor gibi.

Değindiği konular her ne kadar büyük trajediler barındırsa da Çelik, sakin kalmaya ve çağının tanıklığını yapmaya çalışıyor.

Nilgün Çelik, an’ların öykücüsü.

Önemsiz gibi duran ama saklıda, yürekte yankıları sürüp giden an’ların… Ve ayağımızın altındaki yerin bir anda yarılması gibi beliren o beklenmedik ani trajedilerin… O aynı zamanda bir dil ustası. Hafif bir kalemi var, an’lara dokunan ve onları titreştiren.

Ergenlerin neşeli bir argo ile süren taze yakınlaşmalarını, yıkık hayalleri arasından kendini yeniden yaratan bir kadını, ya da ensest yarasını değinmelerle anlatırken, sakin üslubunda merakı diri tutan, hep bu dil ustalığı…

Kitabın Özellikleri
Stok Kodu:
9786056933585
Boyut:
13x20
Sayfa Sayısı:
104
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-02
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategoriler:

“Bugün yokluğunun gürültüsünü, kentin sessiz ölümüne eş tutuyorum. Bir kent böyle ölebilir hiçlikle.

Anılar, kırık aynadaki siluetin gibi kesik kesik, eksik, üzgün ve gölge gibi peşimde. Gölgeleri yok etmek için güneşi doğurmalıyım, biliyorum…”

Nilgün Çelik’in öyküleri hayatın sokaklarında dolanan bir rüzgâra benziyor.

Geçtiği her sokakta etrafa iyice bakıyor.

Her balkon demiriyle, her pencere ışığıyla, her sessiz çığlıkla durup soluklanıyor ve sırtına yüklediği acıları önce yazı masasına döküyor, ardından naif öykülere dönüştürüyor.

Bu hâliyle Çelik’in öyküleri hayattan intikam almaya çalışıyor gibi.

Değindiği konular her ne kadar büyük trajediler barındırsa da Çelik, sakin kalmaya ve çağının tanıklığını yapmaya çalışıyor.

Nilgün Çelik, an’ların öykücüsü.

Önemsiz gibi duran ama saklıda, yürekte yankıları sürüp giden an’ların… Ve ayağımızın altındaki yerin bir anda yarılması gibi beliren o beklenmedik ani trajedilerin… O aynı zamanda bir dil ustası. Hafif bir kalemi var, an’lara dokunan ve onları titreştiren.

Ergenlerin neşeli bir argo ile süren taze yakınlaşmalarını, yıkık hayalleri arasından kendini yeniden yaratan bir kadını, ya da ensest yarasını değinmelerle anlatırken, sakin üslubunda merakı diri tutan, hep bu dil ustalığı…

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat