Kemik Kokusu
Edebiyat bir hâldir. Bir ötekileşme, ötekinde kendini bulma hâli. Bireye olmadığını olma, olduğunun dışına çıkma şansı veren eşsiz bir deneyimdir edebiyat. Yayın dünyamızda niceliğin artışına tanık olduğumuz günümüzde, gerçek edebiyat eserinin özelliklerini taşıyan nitelikli kitap sayısında aynı oranda artış olduğunu söyleyebilmek zor.
Murat Ercan daha ilk kitabında ölümü, ayrılığı, yalnızlığı, aldatmayı ve aldanmayı, kadınları,
Bulgaristan'dan zorunlu göçü ya da Cumartesi Anneleri'nin dramını hep aynı ustalıkla anlatıyor. On sekiz öyküden oluşan kitap bu sayede sayfa sayısından umulmayacak ölçüde zengin bir kahramanlar karnavalını andırıyor. Edebiyat tutkunları Kemik Kokusu'nda yeni ve güçlü bir yazarın ilk eseriyle tanışmanın mutluluğunu yaşayacak.
“B, gasilhanenin yolunu tuttuğunda bir Dostoyevski karakteriydi artık. Yerin yüzeyinde var olduğunun ayırdına vardığı andan bu yana atlattığı ya da altında ezildiği tüm buhranları ayaklarına doladı. Yalpalayarak sağlı sollu uzanan sıralı selvilerin gölgesinde ilerlemeye çalıştı. Lokması ağzında büyür de yutamaz ya insan, yol tıpkı o lanet lokmaya döndü. Çiğnese de yutamıyordu son bir saatte yaşadıklarını.”
(Tanıtım Bülteninden)
Edebiyat bir hâldir. Bir ötekileşme, ötekinde kendini bulma hâli. Bireye olmadığını olma, olduğunun dışına çıkma şansı veren eşsiz bir deneyimdir edebiyat. Yayın dünyamızda niceliğin artışına tanık olduğumuz günümüzde, gerçek edebiyat eserinin özelliklerini taşıyan nitelikli kitap sayısında aynı oranda artış olduğunu söyleyebilmek zor.
Murat Ercan daha ilk kitabında ölümü, ayrılığı, yalnızlığı, aldatmayı ve aldanmayı, kadınları,
Bulgaristan'dan zorunlu göçü ya da Cumartesi Anneleri'nin dramını hep aynı ustalıkla anlatıyor. On sekiz öyküden oluşan kitap bu sayede sayfa sayısından umulmayacak ölçüde zengin bir kahramanlar karnavalını andırıyor. Edebiyat tutkunları Kemik Kokusu'nda yeni ve güçlü bir yazarın ilk eseriyle tanışmanın mutluluğunu yaşayacak.
“B, gasilhanenin yolunu tuttuğunda bir Dostoyevski karakteriydi artık. Yerin yüzeyinde var olduğunun ayırdına vardığı andan bu yana atlattığı ya da altında ezildiği tüm buhranları ayaklarına doladı. Yalpalayarak sağlı sollu uzanan sıralı selvilerin gölgesinde ilerlemeye çalıştı. Lokması ağzında büyür de yutamaz ya insan, yol tıpkı o lanet lokmaya döndü. Çiğnese de yutamıyordu son bir saatte yaşadıklarını.”
(Tanıtım Bülteninden)