Haviye'de Kar
"Eve dönerken elini yanından geçtiği surların duvarlarında gezdirerek yürüyordu. Yavaş yavaş atıyordu adımlarını. "Ben Bihar" diye mırıldandı. Sustu, taştan cevap bekledi. Neden sonra devam etmesi gerektiğini düşündü. "Tezadı görebiliyor musun?" Durdu. Taşın üzerindeki girintiyi oydu parmağıyla. "Evin istenmeyen kızıyım, bardağı taşıran son damlayım, sekiz kadarım. Buna rağmen adıma Bihar demişler. Bir ilkbahar sabahı doğmuşum, bilmem hangi ayın kaçıncı sıcak gününde. Bu diyarda her şey belirsiz." Döndü. Etrafına bakındı. Yalnızlığından cesaret alarak devam etti taşlarla konuşmaya. "Bir ezanla üç defa fısıldamışlar kulağıma. Zalim bir baba-akılsız bir ananın kızıyım. Ömrüm boyunca incelikten nasibini almamış bu insanlar diyarına bir bebek getirmeyeceğime dair sözler verip durdum. Oysa şimdi ben istiyorum diye, Ali istiyor diye, bir cana hiç sormadan, ona buraların nasıl yerler olduğunu anlatmadan, rızasını almadan bir bebeğimiz olsun diye dualar ediyorum." Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam etti. "Ben Bihar, ya sen? Sen kim olasın ki? Bu şehre başka başka isimler vermişler hep. Amit, Amida, Amed ve sonunda Diyarbekir. Ah, şu isim verenler... İsim verdiklerini kendilerinin mi zannederler? Hem her gün başka başka isimlerimiz olamaz mıydı? Hep aynı isimle aynı kader taşınırmış, öyle derdi Soha. O yüzden, diye eklerdi, ben artık Leyla değil, Soha'yım, herkesim-hiç kimseyim. Oysa ben hep Bihar'ım. Aramızda kalsın, Soha, ismini değiştirince kaderini de değiştirebilir sandı ama bizim alın yazımız babamızdı, çoktan yazılmıştı." Biraz daha ilerledikten sonra eve yaklaştığını fark etti. Sura eğildi, taşın girinti çıkıntılarını okşadı son kez ve bu defa kendi dilinde fısıldadı.
"Ez Bihar ım. Min ji bir neke."
(Tanıtım Bülteninden)
"Eve dönerken elini yanından geçtiği surların duvarlarında gezdirerek yürüyordu. Yavaş yavaş atıyordu adımlarını. "Ben Bihar" diye mırıldandı. Sustu, taştan cevap bekledi. Neden sonra devam etmesi gerektiğini düşündü. "Tezadı görebiliyor musun?" Durdu. Taşın üzerindeki girintiyi oydu parmağıyla. "Evin istenmeyen kızıyım, bardağı taşıran son damlayım, sekiz kadarım. Buna rağmen adıma Bihar demişler. Bir ilkbahar sabahı doğmuşum, bilmem hangi ayın kaçıncı sıcak gününde. Bu diyarda her şey belirsiz." Döndü. Etrafına bakındı. Yalnızlığından cesaret alarak devam etti taşlarla konuşmaya. "Bir ezanla üç defa fısıldamışlar kulağıma. Zalim bir baba-akılsız bir ananın kızıyım. Ömrüm boyunca incelikten nasibini almamış bu insanlar diyarına bir bebek getirmeyeceğime dair sözler verip durdum. Oysa şimdi ben istiyorum diye, Ali istiyor diye, bir cana hiç sormadan, ona buraların nasıl yerler olduğunu anlatmadan, rızasını almadan bir bebeğimiz olsun diye dualar ediyorum." Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam etti. "Ben Bihar, ya sen? Sen kim olasın ki? Bu şehre başka başka isimler vermişler hep. Amit, Amida, Amed ve sonunda Diyarbekir. Ah, şu isim verenler... İsim verdiklerini kendilerinin mi zannederler? Hem her gün başka başka isimlerimiz olamaz mıydı? Hep aynı isimle aynı kader taşınırmış, öyle derdi Soha. O yüzden, diye eklerdi, ben artık Leyla değil, Soha'yım, herkesim-hiç kimseyim. Oysa ben hep Bihar'ım. Aramızda kalsın, Soha, ismini değiştirince kaderini de değiştirebilir sandı ama bizim alın yazımız babamızdı, çoktan yazılmıştı." Biraz daha ilerledikten sonra eve yaklaştığını fark etti. Sura eğildi, taşın girinti çıkıntılarını okşadı son kez ve bu defa kendi dilinde fısıldadı.
"Ez Bihar ım. Min ji bir neke."
(Tanıtım Bülteninden)