Dışarısı Mağara Kaç
Şiir çözüm değil, insanın birçok çıkmazını tanımlama, görünür hale getirmeye çalışmanın ifadesi. Bu ifade kendimizle yüzleşmemiz, gerçeğimizi kabullenebilir duruma gelmemiz açısından bulunmaz bir nimet. Şair içinse her karanlığın başı!
Şair Hicran Aslan, insanın kendinden kaçarak, bölünerek ol'ma çabasını ve bunun sonucunda ortaya çıkan kötülüğü her şiirde kendine, “her şeyin sorumlusu” olan kendine yürüyerek duyumsatıyor bize büyük bir ustalıkla. Çağın beton parmaklarıyla hayatına soktuğu yanılsamalarla çarpışarak derinleştirdiği duyarlık bizi korkunçluğumuzla yüz yüze getiriyor.
“Dışarısı Mağara Kaç”, Aslan'ın “ben” dediği her karanlığın içine girerek, kurcalayarak aydınlattığı, hep dışarıya, başkasına mal ettiğimiz kötülüğün büyük bir resmi.
Bu resimde yanmış çocuk eti ile birkaç imgenin içine hapsedilmiş yaşayan çocukluk, sokakta çürüyen anne cesedi ile anneler katlederek yaşayan annelik, katliamlarla yataklar arasındaki en ilkel bağlar, ‘”ben iyi bir insanım” dememizi sağlayan şeylerin bizi parçalara bölen kibirle olan ilişkisi, kendimizi affetmek ve sonra hiç ama hiçbir şeyde sorumluluğumuz yokmuş gibi sevmek için yarattığımız tek gözlü tanrılarla ve bu tanrıların yarattığı nefret ve daha görmekten kaçtığımız birçok şey var. Bizim için aydınlattığı bu resim, şair için karanlığın başladığı yer!
(Tanıtım Bülteninden)
Şiir çözüm değil, insanın birçok çıkmazını tanımlama, görünür hale getirmeye çalışmanın ifadesi. Bu ifade kendimizle yüzleşmemiz, gerçeğimizi kabullenebilir duruma gelmemiz açısından bulunmaz bir nimet. Şair içinse her karanlığın başı!
Şair Hicran Aslan, insanın kendinden kaçarak, bölünerek ol'ma çabasını ve bunun sonucunda ortaya çıkan kötülüğü her şiirde kendine, “her şeyin sorumlusu” olan kendine yürüyerek duyumsatıyor bize büyük bir ustalıkla. Çağın beton parmaklarıyla hayatına soktuğu yanılsamalarla çarpışarak derinleştirdiği duyarlık bizi korkunçluğumuzla yüz yüze getiriyor.
“Dışarısı Mağara Kaç”, Aslan'ın “ben” dediği her karanlığın içine girerek, kurcalayarak aydınlattığı, hep dışarıya, başkasına mal ettiğimiz kötülüğün büyük bir resmi.
Bu resimde yanmış çocuk eti ile birkaç imgenin içine hapsedilmiş yaşayan çocukluk, sokakta çürüyen anne cesedi ile anneler katlederek yaşayan annelik, katliamlarla yataklar arasındaki en ilkel bağlar, ‘”ben iyi bir insanım” dememizi sağlayan şeylerin bizi parçalara bölen kibirle olan ilişkisi, kendimizi affetmek ve sonra hiç ama hiçbir şeyde sorumluluğumuz yokmuş gibi sevmek için yarattığımız tek gözlü tanrılarla ve bu tanrıların yarattığı nefret ve daha görmekten kaçtığımız birçok şey var. Bizim için aydınlattığı bu resim, şair için karanlığın başladığı yer!
(Tanıtım Bülteninden)