Ermiş
Mustafa, seçilmiş ve sevilmiş olan, kendi gününe, çağma tan aydınlığı gibi doğan adam, Orphalese kentinde, tam on iki yıl, onu doğduğu adaya geri götürecek gemiyi bekledi.
Ve on ikinci yıl, hasat mevsiminde, eylülün yedinci günü, surların dışında yükselen tepeye tırmandı, denize baktı oradan ve sis içinde yaklaşan gemiyi gördü.
O zaman ardına kadar açıldı gönlünün kapıları ve sevince benzeyen bir şey kanatlandı içinde ve o kanatlanan şey uçup gitti, gitti, denizi aşarak, ta ufkun orada, yaklaşan gemiye kadar...
(Tanıtım Bülteninden)
Mustafa, seçilmiş ve sevilmiş olan, kendi gününe, çağma tan aydınlığı gibi doğan adam, Orphalese kentinde, tam on iki yıl, onu doğduğu adaya geri götürecek gemiyi bekledi.
Ve on ikinci yıl, hasat mevsiminde, eylülün yedinci günü, surların dışında yükselen tepeye tırmandı, denize baktı oradan ve sis içinde yaklaşan gemiyi gördü.
O zaman ardına kadar açıldı gönlünün kapıları ve sevince benzeyen bir şey kanatlandı içinde ve o kanatlanan şey uçup gitti, gitti, denizi aşarak, ta ufkun orada, yaklaşan gemiye kadar...
(Tanıtım Bülteninden)