Maderzad Palas
“Erbuğ Kaya, olay örgüsü konusunda hiç sıkıntı çekmeyen, hayal gücü ile barışık bir yazardır. Maderzad Palas da bunu kanıtlıyor zaten. Zamanı ta başlangıcından beri kucaklayan kitabın başkarakteri Ali Kocaali ise, bütün olup bitenler bir yana, sadece kişisel gelişimiyle bile heyecan veriyor. “Maderzad Palas”a gelince, doğrusu benim de yerleşmek isteyeceğim bir yer. Bazen bir-iki tanesine şöyle bir çakmak istesem de, Palas sakinleri sevdiğim, özenle derlenmiş, antikanın antikası bir grup. Ama favori mekân/karakterim kütüphane, yani Meşruke. Kitaptan tek bir varlığı seçmem gerekse onu seçer, hatta Ali gibi bir tohum versin diye ricacı olurdum. İkinci bir şans verilirse, tercihim Mesmerin.
Erbuğ yıllarla birlikte yazar olarak çok farklı bir yere geldi. Şimdiden bir sonraki kitabı bekliyorum. Maderzad Palas'ın dünyasına, sırlarını adlarında saklayan Zulmat ile Tennur arasındaki mücadeleye buyurun!”
-Sevin Okyay-
“Erbuğ Kaya yakamızdan tutup bizi başka bir dünyaya götürmüyor; her iyi edebiyat yapıtında olduğu gibi, bu dünyanın başka bir boyutuyla tanıştırıyor. Hatta yüzleştiriyor. Maderzad Palas gerçeküstü bir mekân mı? Aslında değil. Kapı komşumuzun evinde bir meşruke ağacı olmadığını kim kanıtlayabilir? Ya da yaşadığımız, daha doğrusu içinde bocaladığımız bu hayat Zulmat ile Tennur'un savaş alanı değil mi aslında? İyi ile kötünün, cennet ile cehennemin, siyah ile beyazın... Ama şunu da belirtmeliyim ki, hiçbirimiz Mesmerin'le karşılaşma fırsatını bulamayız öyle kolay kolay. Roman boyunca o kadının yabani güzelliğine kapıldığımı itiraf etmeliyim. Onun “ne” olduğunu öğrendikten sonra bile!
Erbuğ Kaya sadece bir roman yazmakla kalmamış; büyü yapmış bize. Okudukça kendimizle karşılaşacağımız, yerimizi yadırgayacağımız bir büyü. Gerisi sizin elinizde!”
-Altay Öktem-
(Tanıtım Bülteninden)
“Erbuğ Kaya, olay örgüsü konusunda hiç sıkıntı çekmeyen, hayal gücü ile barışık bir yazardır. Maderzad Palas da bunu kanıtlıyor zaten. Zamanı ta başlangıcından beri kucaklayan kitabın başkarakteri Ali Kocaali ise, bütün olup bitenler bir yana, sadece kişisel gelişimiyle bile heyecan veriyor. “Maderzad Palas”a gelince, doğrusu benim de yerleşmek isteyeceğim bir yer. Bazen bir-iki tanesine şöyle bir çakmak istesem de, Palas sakinleri sevdiğim, özenle derlenmiş, antikanın antikası bir grup. Ama favori mekân/karakterim kütüphane, yani Meşruke. Kitaptan tek bir varlığı seçmem gerekse onu seçer, hatta Ali gibi bir tohum versin diye ricacı olurdum. İkinci bir şans verilirse, tercihim Mesmerin.
Erbuğ yıllarla birlikte yazar olarak çok farklı bir yere geldi. Şimdiden bir sonraki kitabı bekliyorum. Maderzad Palas'ın dünyasına, sırlarını adlarında saklayan Zulmat ile Tennur arasındaki mücadeleye buyurun!”
-Sevin Okyay-
“Erbuğ Kaya yakamızdan tutup bizi başka bir dünyaya götürmüyor; her iyi edebiyat yapıtında olduğu gibi, bu dünyanın başka bir boyutuyla tanıştırıyor. Hatta yüzleştiriyor. Maderzad Palas gerçeküstü bir mekân mı? Aslında değil. Kapı komşumuzun evinde bir meşruke ağacı olmadığını kim kanıtlayabilir? Ya da yaşadığımız, daha doğrusu içinde bocaladığımız bu hayat Zulmat ile Tennur'un savaş alanı değil mi aslında? İyi ile kötünün, cennet ile cehennemin, siyah ile beyazın... Ama şunu da belirtmeliyim ki, hiçbirimiz Mesmerin'le karşılaşma fırsatını bulamayız öyle kolay kolay. Roman boyunca o kadının yabani güzelliğine kapıldığımı itiraf etmeliyim. Onun “ne” olduğunu öğrendikten sonra bile!
Erbuğ Kaya sadece bir roman yazmakla kalmamış; büyü yapmış bize. Okudukça kendimizle karşılaşacağımız, yerimizi yadırgayacağımız bir büyü. Gerisi sizin elinizde!”
-Altay Öktem-
(Tanıtım Bülteninden)