Şemsü'ş Şumus Güneşler Güneşi
Nakşibendî terbiye yolu, Hâce Muhammed Bahâeddin Nakşibend hazretlerinin [kuddise sırruhû] temel usullerini belirlediği manevi bir terbiye sistemidir. Bu yol, onun adına nisbet edilerek "Nakşibendîlik” diye anılmaktadır. Nakşbendî Tarikatı Bahauddin Nakşbendî'den sonra Ahrariyye, Müceddidiyye gibi isimler almıştır. Mevlânâ Hâlid hazretlerinden [kuddise sırruhû] sonra ise "Hâlidiyye” ismiyle anılıp yayılmıştır. Hâlidiyye kolu, Nakşibendî yolunun devamıdır. Mevlânâ Hâlid hazretleri de [kuddise sırruhû] bu silsile içerisinde bu yolun yenileyicisi, bir kolbaşı durumundadır. Mevlânâ Hâlid hazretleri [kuddise sırruhû] İslâm âlemine birçok hizmette bulunmuş, bu yola çok hizmet etmiş kâmil bir mürşiddir.
Mevlânâ Hâlid'in [kuddise sırruhû] hakkında bilgi veren eserler olduğu gibi hayatı ve menkıbeleri hakkında müstakil eserler de vardır. Bunlardan biri daha önce tercümesini sunduğumuz Mecdü't-Tâlîd adlı eserdir. Diğeri ise elinizdeki Şemsü'ş Şümûs (Güneşler Güneşi) adlı eserdir.
el-Hac Hasan Şükrü Efendi tarafından kaleme alınan bu eser, bir mukaddime ile iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Mevlânâ Hâlid'in [kuddise sırruhû] hayatı, kerametleri ve vasiyetleri zikredilmektedir. İkinci bölümde ise Anadolu'daki halifelerinden Muhammed Kudsî ve kitabın sonunda da Hâlidiyye koluna intisap eden âlimler hakkında bilgiler verilmiştir.
Eserin temin edebildiğimiz nüshasının kapak sayfasında, Hasan Şükrü Efendi için "mütercim” ifadesi kullanılmıştır. Önsözde ise, "Mevlânâ Hâlid hazretlerinin menkıbelerinin Türkçesi şu zamana kadar bulunmadığından Türk halkı onun feyzinden hakkıyla istifade edememiştir” denmesi eserin Arapça veya Farsça'dan Osmanlı Türkçesi'ne çevrildiğini akla getirmektedir. Ayrıca eserin, İbrahim Fasîh [kuddise sırruhû] tarafından kaleme alınan Mecdü't Tâlîd ile; anlatılan menkıbeler, halife ve âlimlerin zikrediliş sırası gibi hususlarda benzeyen yönleri vardır. Bu husus Hasan Şükrü Efendi'nin eseri, Mecdü't-Tâlîd'den istifadeyle üzerine ilavelerde bulunarak hazırladığını düşündürmektedir.
Eserin ikinci bölümünde 61. menkıbeden 65. menkıbeye kadar olan ve Memiş Efendi diye bilinen Bozkırlı Muhammed Kudsî Efendi'nin [kuddise sırruhû] hal tercümelerinden ve kerametlerinden bahseden kısım zannımızca ya aynı zatın oğlu Muhammed Bahâeddin b. Muhammed Kudsî Efendi [kuddise sırruhû] tarafından kaleme alınmış ya da onun emriyle yazılmıştır.
Çünkü bu kısımda, geçmiş halifelerin, mürşidlerinin hatıralarını canlı tutmak, muhabbeti kuvvetlendirmek ve duaya mazhar olabilmek için onların hayatlarını anlatan eserler kaleme aldıkları söylenmektedir. Bunu yazan kimse ardından kendisinin de onların bu âdetlerine uyarak Şeyh Muhammed Bahâeddin'in [kuddise sırruhû] babası Bozkırlı Şeyh Muhammed Kudsî hazretlerinin [kuddise sırruhû] hayatını kaleme aldığını ifade etmektedir. Halbuki Hasan Şükrü Efendi ile Bozkırlı Şeyh Muhammed Kudsî hazretleri [kuddise sırruhû] aynı dönemde yaşamamıştır. Bundan dolayı en azından bu kısmın onun oğlu olan Muhammed Bahâeddin Efendi tarafından veya onun emriyle kaleme alındığı anlaşılmaktadır.
Biz de bu düsturdan yola çıkarak büyüklerin bereketli hayat hikâyelerini anlatan bu eseri günümüz Türkçesine aktardık. Hayırlara vesile olması temennisiyle.
(Tanıtım Bülteninden)
Nakşibendî terbiye yolu, Hâce Muhammed Bahâeddin Nakşibend hazretlerinin [kuddise sırruhû] temel usullerini belirlediği manevi bir terbiye sistemidir. Bu yol, onun adına nisbet edilerek "Nakşibendîlik” diye anılmaktadır. Nakşbendî Tarikatı Bahauddin Nakşbendî'den sonra Ahrariyye, Müceddidiyye gibi isimler almıştır. Mevlânâ Hâlid hazretlerinden [kuddise sırruhû] sonra ise "Hâlidiyye” ismiyle anılıp yayılmıştır. Hâlidiyye kolu, Nakşibendî yolunun devamıdır. Mevlânâ Hâlid hazretleri de [kuddise sırruhû] bu silsile içerisinde bu yolun yenileyicisi, bir kolbaşı durumundadır. Mevlânâ Hâlid hazretleri [kuddise sırruhû] İslâm âlemine birçok hizmette bulunmuş, bu yola çok hizmet etmiş kâmil bir mürşiddir.
Mevlânâ Hâlid'in [kuddise sırruhû] hakkında bilgi veren eserler olduğu gibi hayatı ve menkıbeleri hakkında müstakil eserler de vardır. Bunlardan biri daha önce tercümesini sunduğumuz Mecdü't-Tâlîd adlı eserdir. Diğeri ise elinizdeki Şemsü'ş Şümûs (Güneşler Güneşi) adlı eserdir.
el-Hac Hasan Şükrü Efendi tarafından kaleme alınan bu eser, bir mukaddime ile iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Mevlânâ Hâlid'in [kuddise sırruhû] hayatı, kerametleri ve vasiyetleri zikredilmektedir. İkinci bölümde ise Anadolu'daki halifelerinden Muhammed Kudsî ve kitabın sonunda da Hâlidiyye koluna intisap eden âlimler hakkında bilgiler verilmiştir.
Eserin temin edebildiğimiz nüshasının kapak sayfasında, Hasan Şükrü Efendi için "mütercim” ifadesi kullanılmıştır. Önsözde ise, "Mevlânâ Hâlid hazretlerinin menkıbelerinin Türkçesi şu zamana kadar bulunmadığından Türk halkı onun feyzinden hakkıyla istifade edememiştir” denmesi eserin Arapça veya Farsça'dan Osmanlı Türkçesi'ne çevrildiğini akla getirmektedir. Ayrıca eserin, İbrahim Fasîh [kuddise sırruhû] tarafından kaleme alınan Mecdü't Tâlîd ile; anlatılan menkıbeler, halife ve âlimlerin zikrediliş sırası gibi hususlarda benzeyen yönleri vardır. Bu husus Hasan Şükrü Efendi'nin eseri, Mecdü't-Tâlîd'den istifadeyle üzerine ilavelerde bulunarak hazırladığını düşündürmektedir.
Eserin ikinci bölümünde 61. menkıbeden 65. menkıbeye kadar olan ve Memiş Efendi diye bilinen Bozkırlı Muhammed Kudsî Efendi'nin [kuddise sırruhû] hal tercümelerinden ve kerametlerinden bahseden kısım zannımızca ya aynı zatın oğlu Muhammed Bahâeddin b. Muhammed Kudsî Efendi [kuddise sırruhû] tarafından kaleme alınmış ya da onun emriyle yazılmıştır.
Çünkü bu kısımda, geçmiş halifelerin, mürşidlerinin hatıralarını canlı tutmak, muhabbeti kuvvetlendirmek ve duaya mazhar olabilmek için onların hayatlarını anlatan eserler kaleme aldıkları söylenmektedir. Bunu yazan kimse ardından kendisinin de onların bu âdetlerine uyarak Şeyh Muhammed Bahâeddin'in [kuddise sırruhû] babası Bozkırlı Şeyh Muhammed Kudsî hazretlerinin [kuddise sırruhû] hayatını kaleme aldığını ifade etmektedir. Halbuki Hasan Şükrü Efendi ile Bozkırlı Şeyh Muhammed Kudsî hazretleri [kuddise sırruhû] aynı dönemde yaşamamıştır. Bundan dolayı en azından bu kısmın onun oğlu olan Muhammed Bahâeddin Efendi tarafından veya onun emriyle kaleme alındığı anlaşılmaktadır.
Biz de bu düsturdan yola çıkarak büyüklerin bereketli hayat hikâyelerini anlatan bu eseri günümüz Türkçesine aktardık. Hayırlara vesile olması temennisiyle.
(Tanıtım Bülteninden)