Aktarılan Olarak Algılananın Edimsel Eleştirisi - Sanat Felsefesi Müzik ve Trajedi Üzerine
Oluş, varlık kaynağının nesnesi olarak maddeden türeyen ve nesne açısından kozmosun ve de kozmos açısından öznenin görüngüsel forma uzandığı, özne ile fakat öznesiz bir sonucun başlangıcına ulaştırandır. Oluş için özneye gerek duyulmadığı gibi bozuluş açısından nesne faktörü de niteliksizdir. Özne, nesneye karşın bir belirleyici ve bir seziştir ki nesneden gelenin nesneden ve nesne halinin öznesine çekimlediği vurguyu sezebilsin. Eğer nesne olarak kozmos tekil bütünlükse bütünün nesne hali bütünden sarkan nesne kavramının da özneleştiğini gösterir. (Gaz ve toz bulutu halinde bulunan Pre-Sistemlerin, uzaklardan gelen zayıf ışıkları emmesiyle çok ince ve çok dar halde uyumlu elektromanyetik radyasyon oluşturup Güneş Sistemlerini oluşturması)
O halde nesneler kozmosunun öznesi bütün nesnenin öznesi ve oluş haliyle kozmosun kendisi de bir özne niteliğindedir ve bütün, bütünüyle özne olarak nesnenin tekilliğine dayanır.
Öyle ki müzik ve trajedi de oluş ve bozuluşun kavramsal yapısıyla işleyiş niteliğini içinde barındırdığı için edimsel açıdan eleştirilmelidir. Nitekim yapısal açısından müzik ve trajedi; söz, ses ve ritim gibi eklentilerden oluştuğuna göre sanat eseri ile üretici sanatçı hem özne hem de nesne olarak bütünden sarkanın hem kendinde hem de dışındadır.
Bu kapsamda eser, ortaya çıkışıyla felsefe ve sanat kavramı arasındaki bağın tarihsel yapısını inceleyerek müzik ve trajedinin içerisinde barındırdığı unsurları irdelemektedir. Ayrıca estetik kavramını, yaratısı bakımından nesneden sarkan fakat nesnenin kendisi olan icracı özneyi de ele aldığı gibi düşünürlerin tarihsel saptamalarını da gündemine alarak aktarılan olarak algılanın edimsel eleştirisini dikkatlerinize sunmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)
Oluş, varlık kaynağının nesnesi olarak maddeden türeyen ve nesne açısından kozmosun ve de kozmos açısından öznenin görüngüsel forma uzandığı, özne ile fakat öznesiz bir sonucun başlangıcına ulaştırandır. Oluş için özneye gerek duyulmadığı gibi bozuluş açısından nesne faktörü de niteliksizdir. Özne, nesneye karşın bir belirleyici ve bir seziştir ki nesneden gelenin nesneden ve nesne halinin öznesine çekimlediği vurguyu sezebilsin. Eğer nesne olarak kozmos tekil bütünlükse bütünün nesne hali bütünden sarkan nesne kavramının da özneleştiğini gösterir. (Gaz ve toz bulutu halinde bulunan Pre-Sistemlerin, uzaklardan gelen zayıf ışıkları emmesiyle çok ince ve çok dar halde uyumlu elektromanyetik radyasyon oluşturup Güneş Sistemlerini oluşturması)
O halde nesneler kozmosunun öznesi bütün nesnenin öznesi ve oluş haliyle kozmosun kendisi de bir özne niteliğindedir ve bütün, bütünüyle özne olarak nesnenin tekilliğine dayanır.
Öyle ki müzik ve trajedi de oluş ve bozuluşun kavramsal yapısıyla işleyiş niteliğini içinde barındırdığı için edimsel açıdan eleştirilmelidir. Nitekim yapısal açısından müzik ve trajedi; söz, ses ve ritim gibi eklentilerden oluştuğuna göre sanat eseri ile üretici sanatçı hem özne hem de nesne olarak bütünden sarkanın hem kendinde hem de dışındadır.
Bu kapsamda eser, ortaya çıkışıyla felsefe ve sanat kavramı arasındaki bağın tarihsel yapısını inceleyerek müzik ve trajedinin içerisinde barındırdığı unsurları irdelemektedir. Ayrıca estetik kavramını, yaratısı bakımından nesneden sarkan fakat nesnenin kendisi olan icracı özneyi de ele aldığı gibi düşünürlerin tarihsel saptamalarını da gündemine alarak aktarılan olarak algılanın edimsel eleştirisini dikkatlerinize sunmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)