Gökyüzünü Kaybeden Şehir
Bir şehir gökyüzünü kaybederse ne olur, düşündünüz mü hiç? Bir şehir, bir ülke, bir insan gökyüzünü kaybettiğinde ilk olarak çocukluğunu, gençliğini, onu var eden ne varsa bütün hepsini kaybetmiş demektir. Üstelik artık bunun dönüşü de yoktur. Giden gitmiştir. Kaybedilen ne varsa hiç dönmeyecek, o kocaman boşluğu herkese yabancı bir karanlık, bir bilinmezlik dolduracaktır. Her şey dünya döndükçe değiştiğine, hiç bilmediğimiz bir yöne doğru gittiğine göre bizim tavrımız ne olmalıdır? Belki de sorulması gereken soru budur. Romanımızın kahramanı işte bu yakıcı sorunun yanıtını aramış ve o arayışında kendiyle bir daha yüzleşmiştir. Evet, o sokak, o mahalle, o insanlar yoktur artık. O sevgi, o vefa, o merhamet, o dayanışma, o sıcaklık yoktur. Bütün bunların yerini “başka” dediğimiz ne varsa, onlar almıştır. Aydoğan Yavaşlı, bu romanıyla geleneksellikle modernite arasında sıkışıp kalmış genç okurlarına farklı bir tartışma alanı açıyor.
Bir şehir gökyüzünü kaybederse ne olur, düşündünüz mü hiç? Bir şehir, bir ülke, bir insan gökyüzünü kaybettiğinde ilk olarak çocukluğunu, gençliğini, onu var eden ne varsa bütün hepsini kaybetmiş demektir. Üstelik artık bunun dönüşü de yoktur. Giden gitmiştir. Kaybedilen ne varsa hiç dönmeyecek, o kocaman boşluğu herkese yabancı bir karanlık, bir bilinmezlik dolduracaktır. Her şey dünya döndükçe değiştiğine, hiç bilmediğimiz bir yöne doğru gittiğine göre bizim tavrımız ne olmalıdır? Belki de sorulması gereken soru budur. Romanımızın kahramanı işte bu yakıcı sorunun yanıtını aramış ve o arayışında kendiyle bir daha yüzleşmiştir. Evet, o sokak, o mahalle, o insanlar yoktur artık. O sevgi, o vefa, o merhamet, o dayanışma, o sıcaklık yoktur. Bütün bunların yerini “başka” dediğimiz ne varsa, onlar almıştır. Aydoğan Yavaşlı, bu romanıyla geleneksellikle modernite arasında sıkışıp kalmış genç okurlarına farklı bir tartışma alanı açıyor.