Yezbül Dağında Durulmuş Bir Geyik - Sezai Karakoç Yazıları
Tüm büyük şairlerin bir derdi varsa Sezai Karakoç'un da derdi Diriliş davasıydı. İslam'ı eğip bükmeden, kitabın ortasından sözlerini kurarak, İkinci Yeni'de bir yığın büyük şair İslam'ı yaşantıyı bir dava haline getirmezken bundan o zamanlarda bile gocunmayan birinin davasıdır bu. Tüm Karakoç külliyatı aslında Diriliş ruhunu taşır. Allah'ın birliğine, İslam'ın ve imanın şartlarının gerekliliğine, İslam topraklarının önemine, hepimizin yitirdiğimiz ve asude olanın bilincine varmamız gerektiğini çığırır durur bizlere. Karakoç, geleneği terk etmeden yeni şeyler de söyleyebilmeyi; kendi şiir dilini, kendi nesir dilini bulmayı, metafiziği ve Allah inancını şiar edinmeyi kattı bana. İslam mesajını okurların ensesine şaplak atar gibi dillendirmeyi değil de balın içindeki şeker gibi eritip metinlerde bizlere sunabilmenin güzelliğini gördük onda. Elbette İslam iklimini metinlerinde alenen görebiliyoruz ama metaforlarının, mecaz- larının, teşbihlerinin, benzetmelerinin büyüklüğünü nasıl inkâr edebiliriz. Bunları öğretti Sezai Karakoç bizlere.
(Tanıtım Bülteninden)
Tüm büyük şairlerin bir derdi varsa Sezai Karakoç'un da derdi Diriliş davasıydı. İslam'ı eğip bükmeden, kitabın ortasından sözlerini kurarak, İkinci Yeni'de bir yığın büyük şair İslam'ı yaşantıyı bir dava haline getirmezken bundan o zamanlarda bile gocunmayan birinin davasıdır bu. Tüm Karakoç külliyatı aslında Diriliş ruhunu taşır. Allah'ın birliğine, İslam'ın ve imanın şartlarının gerekliliğine, İslam topraklarının önemine, hepimizin yitirdiğimiz ve asude olanın bilincine varmamız gerektiğini çığırır durur bizlere. Karakoç, geleneği terk etmeden yeni şeyler de söyleyebilmeyi; kendi şiir dilini, kendi nesir dilini bulmayı, metafiziği ve Allah inancını şiar edinmeyi kattı bana. İslam mesajını okurların ensesine şaplak atar gibi dillendirmeyi değil de balın içindeki şeker gibi eritip metinlerde bizlere sunabilmenin güzelliğini gördük onda. Elbette İslam iklimini metinlerinde alenen görebiliyoruz ama metaforlarının, mecaz- larının, teşbihlerinin, benzetmelerinin büyüklüğünü nasıl inkâr edebiliriz. Bunları öğretti Sezai Karakoç bizlere.
(Tanıtım Bülteninden)