Bir Haki Zaman Hikayesi-Seyyan Hanım (Seyyan Hanım)
Ah, ne güzel kız! Sanki bulutlardan süzülmüş bir yağmur damlası. Ama diğer damlalardan farkı şu ki: Düşerken yeryüzüne, rüzgar ona biraz hüzün ama daha çok henüz ne olduğunu çözemediğim farklı bir cazibe katmış. Al yanaklarına birer gamze kondurmuş. Sonra gül bahçesinde, bir gül goncasının tam üstüne düşmüş ki ondan olacak, yürüdüğü yollar buhur buhur gül kokuyor. Ya narin endamına ne demeli? Sanki nazlı bir kelebek.
Dokunmaya kıyamazsınız. İncinmesinden korkarsınız da çok yaklaşmadan, uzaktan seversiniz. Ben biraz mahcup, biraz melankolik, göz ucuyla izlerken onu; o, benim saf ve temiz niyetimi sezmiş olacak ki birden yüzünü çevirip bana baktı. Yetmedi, bana doğru yürümeye başladı. O an, yüreğimi ani bir heyecan sardı. Göz göze geldiğimizde utangaç tavırlarının arkasına gizlediği meraklı bakışları o kadar açık seçik, o kadar netti kı her halinden, beni hatırladığı belliydi.
Peki, ne olacak şimdi? Hiç ummadığım bir zamanda ve mekanda göz göze geldiğim bu kız, konuşacak mı benimle, diye düşünürken: o, bir adım mesafesi kadar bana yaklaştı. Yüzünde beliren utangaç bir tebessümle, konuşmaya başladı. Ben... dedi. Bazen bu saatlerde, buralarda öylesine gezerim. Bildiğim şarkılan mırıldanırım kendi kendime. Ya siz? Siz sever misiniz şarkı soylemeyi? Onun bu narin, bu içli sesiyle bana yönelttiği soru karşısında utandım. Ben... dedim. Şarkı soylemeyi beceremem ki. Ama ıslık çalanm.
(Tanıtım Bülteninden)
Ah, ne güzel kız! Sanki bulutlardan süzülmüş bir yağmur damlası. Ama diğer damlalardan farkı şu ki: Düşerken yeryüzüne, rüzgar ona biraz hüzün ama daha çok henüz ne olduğunu çözemediğim farklı bir cazibe katmış. Al yanaklarına birer gamze kondurmuş. Sonra gül bahçesinde, bir gül goncasının tam üstüne düşmüş ki ondan olacak, yürüdüğü yollar buhur buhur gül kokuyor. Ya narin endamına ne demeli? Sanki nazlı bir kelebek.
Dokunmaya kıyamazsınız. İncinmesinden korkarsınız da çok yaklaşmadan, uzaktan seversiniz. Ben biraz mahcup, biraz melankolik, göz ucuyla izlerken onu; o, benim saf ve temiz niyetimi sezmiş olacak ki birden yüzünü çevirip bana baktı. Yetmedi, bana doğru yürümeye başladı. O an, yüreğimi ani bir heyecan sardı. Göz göze geldiğimizde utangaç tavırlarının arkasına gizlediği meraklı bakışları o kadar açık seçik, o kadar netti kı her halinden, beni hatırladığı belliydi.
Peki, ne olacak şimdi? Hiç ummadığım bir zamanda ve mekanda göz göze geldiğim bu kız, konuşacak mı benimle, diye düşünürken: o, bir adım mesafesi kadar bana yaklaştı. Yüzünde beliren utangaç bir tebessümle, konuşmaya başladı. Ben... dedi. Bazen bu saatlerde, buralarda öylesine gezerim. Bildiğim şarkılan mırıldanırım kendi kendime. Ya siz? Siz sever misiniz şarkı soylemeyi? Onun bu narin, bu içli sesiyle bana yönelttiği soru karşısında utandım. Ben... dedim. Şarkı soylemeyi beceremem ki. Ama ıslık çalanm.
(Tanıtım Bülteninden)