Ehli-i Sünnet ve Bid'atçılar Arasında Telakki ve İstidlal - Nasları Değerlendirmede Usul Farklılıkla
Allah'ın, bu ümmet üzerindeki en büyük ikramı, dinini en güzel şekilde kemale erdirmesi ve tamamlamasıdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ruhunu teslim etmeden önce yüklenmiş olduğu risâleti tebliğ etmiş ve hücceti ikame etmiştir. İnsanların dinleriyle alakalı ihtiyaç duydukları her şey Allah'ın Kitabı'nda ve Rasûlü'nün Sünnetinde eksiksiz bir şekilde bulunmaktadır. Böylelikle bilinmiş oluyor ki dinde istidlâlin (delil getirmenin) asıl kaynağı Kur'ân ve Sünnettir. İnsanların bu ikisine dayanan icma ve kıyas gibi kaynaklardan başkasına ihtiyacı yoktur.
Buradan anlaşılmaktadır ki kişinin yolunu aydınlatacak olan tek şey sahih delil/kaynaktır. O, insanın doğru ve müstakim bir yolda ilerlemesini sağladığı gibi onu hevâlardan (arzu) ve saptırıcı fitnelerden de korur.
Belki de fırkalaşmanın, bid'at ve hevâların zuhur etmesinin en bariz sebeplerinden biri de insanların telakki (öğrenme) ve istidlâl (delil getirme) hususunda yalpalamalarıdır. Bu yalpalama, nice sapmaları ve mefsedeti meydana getirmiştir.
İmam eş-Şâtıbî rahimehullah ne güzel söylemiş: “Sırat-ı Müstakimden sapan herkes, Kur'ân'ın inceliklerini anlayamadığı için sapmıştır. Aksine hakka isabet edip doğruyu bulan herkes, Kur'ân'ın inceliklerini anladığı oranda buna muvaffak olmuştur.”
İnanıyorum ki, bu konu için öne atılıp üzerinde durmaları, âlimlerin, ıslahçıların ve davetçilerin en önemli vecibelerdendir...
(Tanıtım Bülteninden)
Allah'ın, bu ümmet üzerindeki en büyük ikramı, dinini en güzel şekilde kemale erdirmesi ve tamamlamasıdır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ruhunu teslim etmeden önce yüklenmiş olduğu risâleti tebliğ etmiş ve hücceti ikame etmiştir. İnsanların dinleriyle alakalı ihtiyaç duydukları her şey Allah'ın Kitabı'nda ve Rasûlü'nün Sünnetinde eksiksiz bir şekilde bulunmaktadır. Böylelikle bilinmiş oluyor ki dinde istidlâlin (delil getirmenin) asıl kaynağı Kur'ân ve Sünnettir. İnsanların bu ikisine dayanan icma ve kıyas gibi kaynaklardan başkasına ihtiyacı yoktur.
Buradan anlaşılmaktadır ki kişinin yolunu aydınlatacak olan tek şey sahih delil/kaynaktır. O, insanın doğru ve müstakim bir yolda ilerlemesini sağladığı gibi onu hevâlardan (arzu) ve saptırıcı fitnelerden de korur.
Belki de fırkalaşmanın, bid'at ve hevâların zuhur etmesinin en bariz sebeplerinden biri de insanların telakki (öğrenme) ve istidlâl (delil getirme) hususunda yalpalamalarıdır. Bu yalpalama, nice sapmaları ve mefsedeti meydana getirmiştir.
İmam eş-Şâtıbî rahimehullah ne güzel söylemiş: “Sırat-ı Müstakimden sapan herkes, Kur'ân'ın inceliklerini anlayamadığı için sapmıştır. Aksine hakka isabet edip doğruyu bulan herkes, Kur'ân'ın inceliklerini anladığı oranda buna muvaffak olmuştur.”
İnanıyorum ki, bu konu için öne atılıp üzerinde durmaları, âlimlerin, ıslahçıların ve davetçilerin en önemli vecibelerdendir...
(Tanıtım Bülteninden)